BASIN-YAYIN


* AnkaraHaber 27.04.2010
Ankara Kalesi sorunlarına çözüm bekliyor. Ankara Kalesi DerneÄŸi BaÅŸkanı Åževket Bülend Yahnici, yetkililer ile baÅŸkentli iÅŸadamlarının ilgisizliÄŸinden yakındı. Ankara Kalesi DerneÄŸi BaÅŸkanı Åževket Bülend Yahnici, kale ve çevresinin yaÅŸadığı sorunların çözümü konusunda yetkililer ile baÅŸkentli iÅŸadamlarının ilgisizliÄŸinden yakındı. Kalenin otopark, trafik ve güvenlik gibi problemlerinin bulunduÄŸuna dikkat çeken Yahnici, “Bunları çözdüÄŸümüz zaman burasının Suriye'deki Halep Kalesi'nden Paris'teki Monte Mario'dan bir eksiÄŸi olmaz” dedi. Yahnici, kalenin Monte Mario ile “kardeÅŸ kale” ilan edilmesi konusunda teklif aldıklarını ancak, yaÅŸanılan sorunlar nedeniyle “kendilerinin böyle bir teklifi cesaret edip de yöneticilere aktaramadıklarını” açıkladı.
http://www.ankarahaber.com/news_detail.php?id=62974
​
* İlgazetesi
4. Kale Festivali hazırlık toplantısı yapıldı.
BaÅŸkentin sembollerinden Ankara Kalesi’nin tanıtımı açısından en önemli ve istikrarlı etkinliklerden biri olan Kale Festivali’nin dördüncüsünün organizasyonuna yönelik hazırlık toplantılarına baÅŸlandı. AltındaÄŸ Belediyesi’nin ev sahipliÄŸinde gerçekleÅŸtirilen toplantıya Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürü DoÄŸan Acar, Anadolu Medeniyetleri Müze Müdürü Melih Arslan ve Ankara Kalesi DerneÄŸi baÅŸta olmak pek çok dernek ve sivil toplum örgütünün temsilcileri katıldı.
http://www.ilgazetesi.com.tr/2010/01/01/4-kale-festivali-hazirlik-toplantisi-yapildi/
* Radikal
Ankara'da AKP adayının projeleri:
AKP'nin Ankara BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkan adayı Melih Gökçek, yeni projelerini açıkladı: Ankara'nın beÅŸ giriÅŸine 50'ÅŸer metre uzunluÄŸunda Atatürk, Nasrettin Hoca, Fatih Sultan Mehmet ve semazen heykelleri koyacağız. MüthiÅŸ bir ışıklandırma yapacağız. Karacaören'de bütün hayvanların kumaÅŸtan ya da peluÅŸtan yapılmış maketlerinin bulunduÄŸu 30 bin metrekarelik bir orman alanı kuracağız. Maketler ses de çıkaracak. Hıdırlıktepe'nin üstüne muhteÅŸem bir otel yaptıracağız. Otelin üstüne de Airbus uçaklarının en büyüÄŸünün maketini koyacağız. Gece aydınlatılacağı için çok cazip olacak. Ankara Kalesi'ne 180 metre yüksekliÄŸinde dünyanın en büyük bayrak direÄŸini dikeceÄŸiz. Bir de 'medyatower' kuracağız. Ankarada'ki tüm antenler burada toplanacak. 'Ankara'nın Yedi Harikası' adlı yedi ayrı projeyi gerçekleÅŸtireceÄŸiz. 1 milyon 700 bin metrekarelik fuar alanı inÅŸa edeceÄŸiz.
* Hürriyet Gazetesi - Reyan TUVİ - 13.03.2004
Gezgine Açılan Farklı Kapılar
Bir zamanlar bozkırın ortasında kaybolmuÅŸ, yumuÅŸak keçi yününden ürettiÄŸi yünle tanınan, Angora adında önemsiz bir kırsal yerleÅŸimken, bir baÅŸkent olmak... Türkiye'nin politik hayatının kalbinin attığı bu ÅŸehir özgün atmosferi ile gezgine farklı kapılar açıyor.Herkesin merakla dinleyeceÄŸi bir süreç... Ankara'da, turistik bir gezinin yanısıra, iÅŸte bu süreç büyülüyor insanı. İlk kurulan Ankara'dan geriye kalanlar hálá Kale çevresinde duruyor. Angora'nın etrafında geliÅŸerek, onu adeta silip süpüren, Atatürk'ün kurmak istediÄŸi ikinci Ankara ise bir metropol, bir baÅŸkent; modern ve batılı bir devlete layık yönetim merkezi... İki kiÅŸiliÄŸi olan bu kent, hiçbir zaman turistlerin, İstanbul kadar görmek istedikleri bir yer olmadı. Hatta bu iki kent laf arasında yaratılan rekabetlere de konu oldu. Ancak sokaklarında biraz vakit geçirilirse, Türkiye'nin politik ve idari hayatının kalbinin attığı Ankara'nın, kendine özgü atmosferi ve yaÅŸamı, bir gezgine farklı kapılar açacak kadar ilginç olabilir. MÖ. 2. yüzyılda Hititler'den önce, Bronz Çağı'nda, burada Hattiler yaşıyordu. Sonra Frigler, Lidyalılar ve Persler birbirini takip etti. Hititler buraya Ankuwash demiÅŸlerdi, Frigler bu adı Ankyra olarak deÄŸiÅŸtirdiler. Efsaneye göre, Frig Kralı Midas'a, rüyasında ilahi bir ses, topraklarında bulduÄŸu gemi çapasının olduÄŸu yere bir ÅŸehir kurmasını söyler. Çapa, Ankara Kalesi'nin olduÄŸu tepelerde bulunur. MÖ 3. yüzyılda, Galatlar ÅŸehri baÅŸkentleri yapıp adını, Galatia olarak deÄŸiÅŸtirirler. Ardından, kent Romalılar'ın, Bizanslılar'ın, 1073'te Selçuklular'ın, 1361'de, Yıldırım Bayezid zamanında da Osmanlılar'ın eline geçer. 1402'de, Ankara'ya 30 kilometre uzaklıkta, MoÄŸol lider Timurlenk ile Yıldırım Bayezid arasındaki savaÅŸta, Timurlenk galip gelince, imparatorlukta taht kavgaları baÅŸlar ve bu arada Ankara yine sadece yününden dolayı ayakta kalır. KurtuluÅŸ Savaşı'nın kesin zaferinden sonra, Atatürk, kentin savaÅŸta oynadığı stratejik rol nedeniyle, Cumhuriyet'in ilanından az önce, 13 Ekim 1923'te, burayı baÅŸkent olarak seçer. 1919 ile 1927 arasında İstanbul'a hiç uÄŸramamıştır ve bu biraz da kiÅŸisel tercihidir. Parlamento bunu onaylamıştır ancak Ankara, bu tarihte, halkın kerpiç evlerde yaÅŸadığı, su ve elektriÄŸin olmadığı, bir Anadolu köyü gibidir. Ayrıca, Ankara'nın baÅŸkent olması, bu kentte büyükelçiliklerini kurmak zorunda kalacak ülkeler tarafından iyi karşılanmaz. Ancak boÅŸ arazilerin çokluÄŸunun ve yeni inÅŸaatlara müsait olmasının fark edilmesiyle bu itirazlar son bulur. Hükümet, kenti planlamak için Alman ve Avusturyalı ÅŸehircilik uzmanlarına baÅŸvurur. Atatürk'ün hayal ettiÄŸi modern, batılı baÅŸkentin kurulması için, yeni yollar, meydanlar, parklar ve hükümet binaları inÅŸa edilmeye baÅŸlanır. Onbinlerce iÅŸçi, Anadolu'dan buraya iÅŸ bulma ya da daha iyi bir yaÅŸam sürme hayaliyle göç eder. Åžehir planlamacıları kent nüfusunun 30 binden 800 bine yükseleceÄŸini tahmin ederler. Bugün, kentin nüfusu tahminlerinin beÅŸ katına ulaşıyor.
* Milliyet Rehber (Ankara) - 13.3.2004
Eski Ankara'nın "Namazgah" semtinde inÅŸa edilen EtnoÄŸrafya Müzesi, günlük yaÅŸam göstergelerini bir araya getirerek Anadolu'nun küçük bir kopyasını resmediyor. Burası için "Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin kardeÅŸidir" diyebiliriz; çünkü onlar bir tasarının iki parçası: Tarihimizin araÅŸtırılması kadar Türk kültürü ve sanatıyla ilgili eserlerin derlenmesine de çok önem veren Atatürk, Ankara'da bir Millî Müze, bir de Hitit Müzesi kurulmasını istiyor. Millî Müze hayali, 1928'de EtnoÄŸrafya Müzesi'nin kendi binasında açılması ile gerçekleÅŸiyor. Mimarı, Cumhuriyetin ilk dönem gözde mimarlarından Arif Hikmet KoyunoÄŸlu. Hitit öncesi ve Hitit devri buluntuları, kazı mekânlarından Ankara'ya akmaya baÅŸladıkça, Kale eteÄŸinde birbirine komÅŸu bulunan Mahmud PaÅŸa Bedesteni ile KurÅŸunlu Han onarılarak müze haline getiriliyor (1938) ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi de böyle doÄŸuyor. Uzun bir süre restorasyonda kalmıştı EtnoÄŸrafya Müzesi. Fakat deÄŸmiÅŸ buna. Türk sanatının Selçuklu devrinden günümüze uzanan örneklerini sergilemek dışında, Anadolu insanının özel gün gelenekleri ile gündelik yaÅŸam halleri, vitrinler ardında mekanların aynısı kurularak canlandırılıyor. Mankenlerin naylon peruklarındaki -özellikle de perçemlerindeki- sakillik, bir "yabancılaÅŸtırma ögesi" gibi canlandırmanın illüzyonunu bozsa da, güzel bir etnoloji müzesi burası. Beykoz camları, İznik ve Çanakkale çinileri, Selçuklu bakırları, Osmanlı hat eserleri ve diÄŸer ilginç pek çok parça ile birlikte "ferman mahfazası" kubur'lar... Müzenin en güzel bölümlerinden biri, ahÅŸap eserlerin sergilendiÄŸi son salonu: Selçuklu Sultanı III.Keyhüsrev'in mütevazı tahtı ile Ankara'ya yakın yerleÅŸimlerden toplanan ahÅŸap cami kapıları, minberler, mihraplar ve bir zamanlar kimbilir hangi hayatlara açıldığını merak ettiÄŸiniz "pencere kanatları" var burada. Ürgüp'teki bir camiden gelen minber, bu salonun baÅŸyapıtı. Müzenin baÅŸyapıtı ise Atatürk'e ayrılan bölüm. EtnoÄŸrafya Müzesi'nin adını hepimiz ilkokuldayken öÄŸreniyoruz; Atatürk'ün 1953'e kadarki geçici kabri olarak. Atatürk'ün naaşı, yapının güzel kubbesinin altındaki holden geçilen sütunlu iç avluya defnedilmiÅŸ. Daha önce mermer bir havuz varmış orada. Ve avlu olduÄŸu için de üstü açıkmış. Atatürk, göÄŸün altında uzanmış sonsuzluÄŸa. Çatı, sonradan eklenmiÅŸ. Åžimdi onun geçici kabrini temsilen çevrelenmiÅŸ alanın etrafında cenaze törenlerine iliÅŸkin sürekli bir fotoÄŸraf sergisi var. Dolmabahçe'den alınışı, deniz yoluyla HaydarpaÅŸa'ya getiriliÅŸi, Ankara garında karşılanışı, katafalktaki saygı nöbetleri ve kederli insanların gözyaÅŸları. Gerçek sevgi, derin acı, ÅŸiddetli sarsılış... Çok çarpıcı fotoÄŸraflar. Pek görülmüÅŸ olmasa gerek. EtnoÄŸrafya Müzesi, her ÅŸeyden önce, bu fotoÄŸraflar için görülmeye deÄŸer. GeçmiÅŸin idealizmine bakarak bugünün savruluÅŸunu görmek için.
Pınar ŞENEL ( pinarxsenel@yahoo.com )
* Milliyet Rehber (Ankara) - 06.03.2004
HAMAM GiriÅŸ:Üç Sesterti (Roma Para Bimimi)
Çankırıkapı caddesi üzerinde, Ulus'tan Dışkapı'ya doÄŸru giderken 400 metre ileride, solda bulunan Roma Hamamı, Ankara'nın en güzel "gizli" yerlerinden biri. Burası 2.5 metre yüksekliÄŸinde bir höyük: Toprağında, geçmiÅŸ zamanların sahipsiz hatıraları yatıyor. Roma Hamamı, saÄŸlık tanrısı Asklepion adına, Roma imparatoru Caracalla tarafından M.S.2.yy.'ın sonunda imparatorluÄŸun ÅŸanına uygun gösteriÅŸte inÅŸa edilmiÅŸ bir yapı. Odun ateÅŸiyle ısıtılan 12 külhanlı bir hamam. ElmadaÄŸ'dan gelen suyu, içinde bulunduÄŸu mahallenin su ihtiyacını da karşılıyormuÅŸ. Yapı bütünü içinde açık spor alanı da varmış. 8.yy.'da yanmadan önce, kesintisiz beÅŸ yüz yıl kullanılmış. O dönemde Ankara, Roma ve Augustus Tapınağı'nın bulunduÄŸu kutsal tepenin etrafını çeviriyordu. Kentin kuzey ucu Radyoevi'ne doÄŸru uzanıyordu. Ortak kullanıma açık kamusal mekânların aynı zamanda birer toplanma yeri olduÄŸundan yola çıkarak, Roma Hamamı'nın, Augustus Tapınağı çevresindeki akropolden sonra, Antik Ankara'nın ikinci önemli buluÅŸma noktası olduÄŸu biliniyor. Augustus tapınağına -bugünkü Hacıbayram Camii alanına- uzanan revaklı yol, hamamdan baÅŸlıyormuÅŸ. Buradaki etkileyici ilk ÅŸey, antik bir hamamın merkezî ısıtma sistemini görüyor olmak. Zamanında, hamamın taban taÅŸları için minyatür birer sütun iÅŸlevi gören, ÅŸimdi ise birbirinin üzerine devrilen kurabiyeler gibi görünen tuÄŸlalar çok sevimli. Sıcak suyu dolaÅŸtırmak için ortaları delik olan bu taÅŸları ipe dizip kolye yapmak geliyor insanın içinden. Hopdediks, bir maceralarında buraya da gelmiÅŸ olsaydı, Farfara'ya hediye etmek için bunu mutlaka yapardı herhalde. Roma Hamamı ören yeri, aynı zamanda bir açık hava müzesi. Ankara'nın Cumhuriyet kenti olarak kurgulanışından bu yana, inÅŸaatların temel kazılarında ortaya çıkan pek çok eser, burada. Görece yakın geçmiÅŸe ait Ermeni, Rum, Yahudi mezar taÅŸları, bir zamanlar kalbi bu kentte atan insanların çok kültürlü panoramasına birer örnek. Bir de öte dünyaya açılan kapılar var. Bunlar da antik çağın mezar taÅŸları. Ölen kiÅŸinin cinsiyetine, mesleÄŸine, toplumsal statüsüne ait simgeleri resmetmesi dışında, çarpıcı olan, mezar taÅŸlarının ikinci bir dünyaya açılan kapılar olarak tasvir edilmeleri. Cennete açılması temenni edilen çift kanatlı taÅŸ kapılar... Biz "ÅŸimdilik" mezar taşı diyoruz onlara.
Pınar ŞENEL
* Milliyet Rehber (Ankara) - 28.02.2004
Kale'nin Kör Kapısı
Açtığımız kapıların beklediÄŸimizden farklı yerlere açılması ihtimali hemen her zaman var. Sevimli Canavarlar filmindeki kapılar, neÅŸeli sürprizlere açılıyordu. Kapısını açtığımız asansörün katta olmama ihtimali ise..., en iyisi hiç düÅŸünmemek. Bir de kör kapılar var... tüm ısrarlara raÄŸmen açılmayan, varlık nedenlerini tüketmiÅŸ yanıltmacalar. YaÅŸadığımız kentte ilginç ve sahici bir kör kapı görmek isterseniz, Kale'ye gidin. Ankara Kalesi yapılırken -her yerde her zaman yapılageldiÄŸi gibi- eski kalıtların taÅŸlarından yararlanılmış. Yapının kahverengi orijinal tuÄŸlaları arasında görünen; yer yer duvarın neredeyse yarısını kuran beyaz taÅŸlar, bunlardan. Roma Hamamı ören yeri içinde gördüÄŸümüz eserlerin kardeÅŸlerini, örneÄŸin, hamamın ısıtma düzeneÄŸine ait ortası delik yuvarlak taÅŸları surlar üzerinde görebilirsiniz. Bir düÄŸme gibi düÅŸmüÅŸ olanlarının da geride bıraktıkları boÅŸlukları. Kalenin içine doÄŸru ilerledikçe, baÅŸka yerlerden getirip konan bu "sonsuz misafir" taÅŸların daha ilginçlerini de görmek mümkün. Kaleyi yapanların acelesi olsa gerek, üzerinde insan tasviri olan bir yontuyu yatay yerleÅŸtirmiÅŸler duvara. Latince bir yazıt ise tamamen baÅŸ aÅŸağı. En ironik olanı ise "cennete açılan bir kapı"nın, yani, bir mezar taşının tuÄŸla olarak kullanılmış olması. Bu kör kapıyı görmek için saat kulesinin sağından, aÅŸağı doÄŸru inmeye baÅŸlayın. Çok deÄŸil otuz-kırk metre sonra sağınızda, başınızı yukarı kaldırdığınızda, birbirine dik açılı iki duvarın kesiÅŸim noktasında, öte dünyaya açılan o çift kanatlı kapıyı göreceksiniz. "Kale" duvarında. Sahibi, cennete açılmasını temenni ettiÄŸi mezar-kapının bir kale duvarında körleÅŸtirildiÄŸini bilmiÅŸ olsa... Belki hâlâ orada bekliyordur. Onun adına, gözlerinizle siz aralayın o kapıyı. Hayallerinizin mutlu ülkesine gidin. Cenneti bu dünyada bağışladığınız için kendisine, size teÅŸekkür edecektir.
* Milliyet Rehber (Ankara) - 21.02.2004
DadaÅŸ Çayı
Kale'de, At Pazarı yokuÅŸunun sonunda daracık bir sokak üzerinde göze çarpmayan DadaÅŸ Turistik Çay Evi, dünden bugüne ÅŸöhretli-ÅŸöhretsiz pek çok Ankaralıyı, hatta dünyalıyı ağırladı. Konuk defterlerinde, masa camı altındaki kartvizitlerde, dil farkının görülmediÄŸi sevgi sözleri güldestesi var. Sebebi, harmanı insan sevgisiyle karılmış bir bardak sıcak çay. Erzurumlu Hasan TüÅŸik, kendisini bir efsane haline getiren bu iÅŸi uzun süredir yapıyor. Çay ocağının önünde birkaç alçacık masası ve etrafına dizdiÄŸi hasır kürsî'leri var sadece. Bir de, en az altı çayı karıştırarak demlediÄŸi nefis çayı. 20 yaşında gelmiÅŸ buraya. Kırk beÅŸ yıldır Ankaralı. Bu kentte yaÅŸamayı seviyor. Çünkü "Hanımım, müÅŸterilerim... mutluyum iÅŸte". TRT'ye ayarlı radyosunda Yurttan Sesler, Beraber ve Solo Åžarkılar, İki Solist'ten Seçmeler... İhtirasla yaralanmamış kalender ezgiler yandaki antikacının duvarına çarpıyor önce; sonra Hasan Bey'den yansıyıp üzerinize düÅŸüyor. İçinde yaÅŸadığınız gün, bu çay molası kesitinde, sizi kendinden koparıp, bir kuÅŸu incitmeden tutmaya çalışır gibi seven insanların yitik dünyasına taşıyor. Orada Hasan Bey var. Ne zaman gitseniz, kravatlı, yelekli, köstekli saatli şık giyimi, siyahi pala bıyıklarına vurgu yapan temiz yüzüyle, tevazu sahibi doÄŸulu bir bey bulursunuz orada. Bunca ünlü olmasına raÄŸmen konuÅŸurken gözlerinizin içine bakamaz. Bizans duvarlarındaki gizli tuÄŸla gibidir: Saklı ve hep orada: Saf'lığa hasret kaldığınızı anımsatmak için.
​
Pınar ŞENEL
* Ankara'da Kültür ve Sanat - Nisan 2003
Canım ne zaman "alıp başını gidesiye" sıkılsa, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne çıkardım bir zamanlar. Böyle böyle beÅŸ defa gezdim müzeyi. Mutsuz olduÄŸum zamanlarda beni oraya çeken bir ÅŸey vardı. Bizi müzelere çeken, artık harabe olmuÅŸ eÅŸyanın kayıp parçalarını, maddesiyle-ruhuyla imgelemimizde tamamlama heyecanı olsa gerek. Hayatları olmasa da ruhları bize benzeyen arkaik insanların yüzlerini aramak, kırık çömlek parçalarında. Dünyanın sayılı müzelerinden sayılan, Türkiye'de en çok ziyaret edilen müzelerden olan, 1997 yılında Avrupa çapında yapılan bir deÄŸerlendirmede (İsviçre, Lozan'da) altmışsekiz müze arasından "yılın müzesi" seçilen Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 200 bin eserlik büyük koleksiyonuyla, reel zamanın birkaç saati içinde tarihin bütün çaÄŸlarının içinden geçme olanağını veren bir büyük seçki: M.Ö. 50.000'lerden M. S. 200'lere kadar. Ankara'da müzecilik çalışmaları Cumhuriyet'le birlikte baÅŸlıyor. Tarihimizin araÅŸtırılmasına, Türk kültürü ve sanatıyla ilgili eserlerin derlenmesine çok önem veren Atatürk, Ankara'da bir Millî Müze, bir de Hitit Müzesi kurulmasını istemiÅŸ. Millî müze hayali, 1928'de EtnoÄŸrafya Müzesi'nin kendi binasında açılması ile gerçekleÅŸmiÅŸ. Bu arada Hitit öncesi ve Hitit devri buluntuları, kazı mekânlarından Ankara'ya akmaya baÅŸladıkça, yeni bir müze inÅŸa edilmesindense, kale eteÄŸinde birbirine komÅŸu bulunan Mahmud PaÅŸa Bedesteni ile KurÅŸunlu Han'ın onarılmasına karar verilmiÅŸ (1938). (Fatih Sultan Mehmet'in sadrazamı Mahmud PaÅŸa 1464-1471 yılları arasında yaptırmış burayı. Bedesten, içinde deÄŸerli eÅŸya alınıp satılan kapalı çarşı anlamına geliyordu.) Eserler, bedestenin on kubbeli-yüksek tavanlı salonuna (mevsim kışsa, üÅŸüyorsunuz) Alman arkeolog H. G. Guterbock baÅŸkanlığındaki bir heyet tarafından 1940'ta yerleÅŸtirilmiÅŸ. Çarşının olduÄŸu gibi bırakılan dükkânları batı kanadında ve onlarda da yine eski eserler teÅŸhir ediliyor. KurÅŸunlu Han ise, müze bütününün idari binası olarak kullanılıyor. Müze turuna, içine bacasından girilen Çatalhöyük evlerinin gerçek ölçülerine uygun bir modelinin kesiti önünden geçerek baÅŸlıyorsunuz. Bu ilk bölümde nefis eserler var. Üstelik bunların bir kaçı ünik, eÅŸi olmayan eserler. ÖrneÄŸin tarihin en eski kumaÅŸ parçası (yangından kurtulmuÅŸ gibi bir hali var) ve en eski aynası (camdan deÄŸil obsidyenden) burada. Ankara'nın simgesi Hitit kursları da kumaşı geçince hemen solda, kendilerine özel stantların üzerinde duruyor. Boy boy, çeÅŸitli dönemlere ait pek çok Anatanrıça (Kubaba-Kibele) heykelciÄŸi de saÄŸ tarafta ve orta camekânlarda. Ve o müzeye beÅŸ kez gitmemin belki de tek müsebbibi olan takılar... Günümüz tasarımcılarına özel sandığımız bir yaratıcılık, ÅŸaşırtıcı bir emek, özenilesi bir zarafet... İnanın, gözlerinizi alamazsınız. Frigya Kralı Midas'ın ahÅŸap mobilyaları müzenin en güzel eserlerinden. Sedir, ardıç, sarıçam, ÅŸimÅŸir, ceviz aÄŸaçları kullanılarak yapılmış bu mobilyaların en güzeli de Midas'ın masası. Aslında bizim gördüÄŸümüz eserlerin buluntu hali deÄŸil; bu güzelliÄŸi ortaya çıkaran, mobilyaya yapılmış restorasyon çalışması. Türkiye'nin ilk -sonradan İstanbul'da da bir tane açılmış- eski eser bakım ve onarım laboratuvarı, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ninki. Yılda iki bin ile üç bin arasında eser, konservasyon ve restorasyon iÅŸliklerinde, yeniden hayata dönüyor. Aldıkları devlet memuru maaşı karşısında, daha çok "gönüllü" sayılabilecek bir avuç uzman, çok zevkli, heyecanlı, ve riskli bir görevi, sevgiyle sürdürüyorlar. Koruma altına aldıkları ve onardıkları eserleri bilgisayar ortamında belgeleme/arÅŸivleme iÅŸini de aynı anda yürütüyorlar. Restorasyon, bir arkeolojik kalıtı rezil de edebilir. Doku uygunluÄŸu, estetik bütünlenme, gerçekçilik çok önemli. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi laboratuvarında yapılan restorasyonlar bu açıdan baÅŸarılı. Turizm amaçlı tanıtımlarda, daha çok Batı Anadolu antik kentleri ve müzeleri öne çıkmıştır hep. Bildik deniz-doÄŸa-tarih üçlemesi nedeniyle. Bu yüzden örneÄŸin DoÄŸu Anadolu'daki Urartu Devleti'nin kalıtlarını diÄŸerleri kadar fazla duymamış, öÄŸrenmemiÅŸ, tanıtmamışızdır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde mezarlarını ev biçiminde inÅŸa eden, taÅŸ iÅŸçiliÄŸinde çok ilerlemiÅŸ, altın-gümüÅŸ iÅŸlemeleri kendi çağında moda yaratmış Urartuların eserlerini de görebilirsiniz. Sheraton Oteli'nin eteklerindeki Karum'un adı, tarih öncesi devirlerden geliyor. Tacirlerin kurdukları, alış-veriÅŸ yaptıkları ve yaÅŸadıkları yerlere karum deniyormuÅŸ M.Ö. 2000'in baÅŸlarında. O dönemde Anadolu bayındır ülkelerden biriymiÅŸ. Bunu bilen Mezopotamyalılar, Asur Devleti'nin öncülüÄŸünde Anadolu'yla büyük ticari iliÅŸkileri girmiÅŸler ve böylece dokuz karum kurulmuÅŸ. Bunların idare edildiÄŸi baÅŸkarum ise Kayseri yakınındaki Kültepe KaniÅŸ'tekiymiÅŸ. Karum betimlemesi yapılmış büyük bir tablonun eteklerinde, bu döneme ait eserleri de görmek mümkün. Müzeyi hasbelkader gezenlerin anlata anlata bitiremedikleri bir parça var: Kocaman bir çömlek bu. Antik Yunan'a özel bir teknikle, siyah üzerine boyama ile resimlendirilmiÅŸ. Daha doÄŸrusu kare kare kurulmuÅŸ bir çizgi-öykü bu. Anlattığı, bir seviÅŸme sahnesi. Zaman zaman bazı eserler belki restorasyon için belki baÅŸka sebeplerle depolara kaldırılıyor. Bunlardan biri, son üç gidiÅŸimde hep onu aradığım, bulamamaktan yeis duyduÄŸum bir Roma büstü. Roma sanatının gerçekçiliÄŸi için derler ki, Romalı kuÅŸlar, heykellerdeki üzümleri gerçek sanıp gagalamaya çalışırlarmış o zamanlar. Bu anlayışla yapılmış söz ettiÄŸim büstün modeli genç adama âşık olmak istemiÅŸtim. Depodan firar edeceÄŸi, sürpriz yapıp bana yine kendini göstereceÄŸi günü bekliyorum. Bu arada müzeyi gezer ve onu önce siz görürseniz -mutlaka tanırsınız- bana haber verin lûtfen.
* Pınar ŞENEL, Ankara Yazıları
Bir BaÅŸkent Yaratmak
Eski Ankara fotoÄŸrafları, kentin bugününün ölçüsü deÄŸildir yalnızca. Bakarken adını pek koymasak da sadece "geçmiÅŸe özlem" hissi de deÄŸildir içimizdeki. O fotoÄŸraflarda, lego parçalarıyla ev yapan çocukların neÅŸ'esi, heyecanı, intizamı ve acemiliÄŸi vardır. Çünkü onlar yeni Türkiye Devleti'nin ilk cumhuriyetçi kuÅŸağının kurguladığı "baÅŸkent"in fotoÄŸraflarıdır. Ankara, baÅŸkent olduÄŸunda (13 Ekim 1923), yaklaşık 20 bin nüfuslu küçük bir Orta Anadolu kentiydi. Dar ve kıvrımlı sokaklar boyunca sıralanan mütevazı evlerin ardındaki hayatlar, acılarla yüklüydü. Son yüzyılda yaÅŸanan ekonomik çöküntünün ardından savaÅŸ yıllarının yoksulluÄŸu gelmiÅŸ; 1917'deki büyük yangının is'leri, kasveti daha da koyulaÅŸtırmıştı. YeÅŸilden yoksundu bu ÅŸehir. Ve neÅŸeden. 19.yy. gezginleri Ankara'yı "hüzünlü" ve "bakımsız" bir kent olarak nitelemiÅŸlerdi bu yüzden. Hal böyleyken, Ankara'nın baÅŸkent olarak geliÅŸimi, yeni rejimin de baÅŸarısı olacaktı aynı zamanda. Bu nedenle yoÄŸun bir yapılaÅŸma hareketi baÅŸladı. Yakup Kadri'nin deyiÅŸiyle "kent baÅŸ döndürücü bir hızla geliÅŸiyor; TaÅŸhan önünden Samanpazarı'na, Samanpazarı'ndan Cebeci'ye, Cebeci'den YeniÅŸehir'e, YeniÅŸehir'den Kavaklıdere'ye doÄŸru uzanan alanlar üzerinde apartmanlar, evler, resmi binalar kısa süreler içinde art arda yükseliyordu". 1924'te çıkan bir yasa ile İstanbul'un belediye modeli Ankara'ya uyarlanarak "Ankara Åžehremaneti" kuruldu. İlk iÅŸi bataklıkları kurutmak oldu. Ardından "yapı malzemeleri fabrikaları" kuruldu. 1925'te çıkarılan bir baÅŸka yasa ile Åžehremaneti'ne kamulaÅŸtırma yetkisi verildi. YeniÅŸehir'e arazi saÄŸlamak amacıyla büyük bir kamulaÅŸtırma hareketine giriÅŸildi. 1927'ye gelindiÄŸinde Ankara'nın nüfusu 74 bine ulaÅŸmış; apartmanların yanı sıra, "bahçeli ev" tipinde, ayrık düzende memur konutları inÅŸa edilmeye baÅŸlanmıştı. Devlet tarafından yapılan bahçeli memur evleri, yaratılmak istenen ulusal burjuvazinin yaÅŸam çevresini resmediyordu. Bu model, özel sektörce de benimsenince, orta ve üst gelir grupları için Sıhhiye'den Kızılay'a, bulvarın iki yakasında birer-ikiÅŸer katlı bahçeli evler yapıldı. Fakat tüm bunlar plansız imar deneyimleriydi. Yapılarda üslup birliÄŸi kurulamıyor, yerleÅŸme biçimi dağınık oluyordu. Bunu düzeltmek için 1927'de uluslararası bir yarışma açıldı ve üç yabancı mimar Ankara'ya davet edildi. Yarışmayı Berlinli mimar Hermann Jansen kazandı. Hazırladığı "Ankara İmar Planı" 1932'de onaylanarak yürürlüÄŸe girdi. Jansen Planı, birbirini kesen iki ana ulaşım damarı ile etrafındaki kentsel yaÅŸam merkezlerini ve açık alanları belirliyordu. Bu plana göre, ticari merkez Ulus'ta, yönetim merkezi YeniÅŸehir'de olacaktı. Osmanlı'nın küçük Orta Anadolu kentinden, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin bayındır baÅŸkenti haline gelen Ankara projesinin baÅŸarısı, Sovyet yönetmen Sergei Yutkeviç'in, 1933 yapımı "Türkiye'nin Kalbi Ankara" adlı belgesel filmine de konu olmuÅŸtu. Bugün Ankara'nın nüfusu, 4 milyonu aÅŸmış durumda. Bir baÅŸkent ve bir metropol olarak sürekli geliÅŸiyor. Anafartalar Çarşısı'nın "Yürüyen Merdivenli Çarşı" olarak bilinmesi de, İş Bankası "gökdelen"i de bir ÅŸeyin ilki olma bayrağını çoktan devrettiler. Yeni yaÅŸam merkezleri ve yaÅŸam merkezlerinin yeni simgeleri var artık. İhtiyacımızı tam olarak karşılamasa da yeÅŸilden yoksun deÄŸil bu kent. Büyük ölçüde devlet organlarının kurumsal desteÄŸine bağımlı da olsa, gittikçe artan sayıdaki kültür-sanat etkinliÄŸi içinde -Kısa Film Festivali ve Kadın Filmleri Festivali gibi- Türkiye'nin ilk'leri var. Ankara, geleceÄŸe yeni fotoÄŸraflar biriktiriyor. Ve en önemlisi, hepimizin kalbi Ankara'da atıyor.
Our
Services
01
Service Name
This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to edit the content and make sure to add any relevant information that you want to share with your visitors.
03
Service Name
This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to edit the content and make sure to add any relevant information that you want to share with your visitors.
05
Service Name
This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to edit the content and make sure to add any relevant information that you want to share with your visitors.
02
Service Name
This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to edit the content and make sure to add any relevant information that you want to share with your visitors.
04
Service Name
This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to edit the content and make sure to add any relevant information that you want to share with your visitors.
06
Service Name
This is a Paragraph. Click on "Edit Text" or double click on the text box to edit the content and make sure to add any relevant information that you want to share with your visitors.