Han ve Hamamlar


ÇENGELHAN
Kale altında ve At Pazarı Meydanı Sefa Sokakta bulunmaktadır. Kitabesinde 929 Hicri (1552) yılında yapılmış olduÄŸu anlaşılır. Klasik Osmanlı ÅŸehir içi hanlarından olan Çengel Han kareye yakın dikdörtgen planlı olup meyilli bir arazi üzerine kurulmuÅŸtur. İki kat halinde yapılmış olan beden duvarları dışında sivri kemerli ve tonozlu dükkanlar sıralanmaktadır. GiriÅŸ kapısı Büyük Bursa kemerli olup önünde sivri beÅŸik tonozlu bir eyvanı bulunmaktadır. Eyvanın saÄŸ ve sol yanlarında taÅŸ kemerli niÅŸker yer almaktadır. Kapı kemerinin arkasında çapraz tonozlu bir geçit ile iki yanda iki kapı hücresi bulunmaktadır. Avlunun güney ve kuzey kenarlarında beÅŸer sivri kemerli dükkan ile doÄŸu ve batı kenarlarında üçer dükkanı bulunan hanın, bir kaç defa yapılan onarım ile esas karekterinin deÄŸiÅŸmiÅŸ olduÄŸu görülür. Kemerler üç tuÄŸla bir kesmetaÅŸ sıralarından meydana gelmekte, duvarlarda yontma taÅŸlar arası tuÄŸla hatıllarla takviye edilmiÅŸtir. DoÄŸu ve güneydeki dış cephelerin moloz taÅŸtan yapılmış ve dört sıralı tuÄŸla hatıllarla takviye edilmiÅŸtir. Hanın ikinci kat revakları arasında dört kenarı dolaÅŸan odalar sıralanmaktadır. Mülkiyeti Ankara BüyükÅŸehir Belediyesi' ne aittir. Sosyal ve kültürel amaçlı kullanılmak üzere restore çalışmaları aittir. Sosyal ve kültürel amaçlı kullanılmak üzere restore çalışmaları yapılmaktadır.
PİLAVOĞLU HAN:
At Pazarı' nda Hanlar Sokakta yer alan yapı, kerpiç duvarlı, ahÅŸap hatıllı, kiremit çatılı basit bir yapıdır. 16. ve 17. asırdan olduÄŸunu tahmin ettiÄŸimiz han yenilenmekle tarihi özelliÄŸini kaybetmiÅŸtir.
PİRİNÇ HAN:
Ankara Kalesi surlarının hemen altında, 18. yüzyılda, kentten gelip geçen yolcuların soygunculardan korunması ve geceleri konaklayabilmeleri için yaptırılmış. Kentin ilk ahÅŸap hanı olarak inÅŸa edilen Pirinç Han'ın ahÅŸap karkas yapı sistemli ve içi kerpiç dolgulu olarak yapıldığı yıllardaki görünümü hala aynı. 1980'lere kadar, birçok ailenin yaÅŸadığı, üç katlı handa bugün bulunan yaklaşık 40 dükkanda, antikalar, halılar, kilimler, minyatürler, taÅŸ baskılar, antika porselenler, gazlı ispirtolu lambalar, bez iÅŸlemeler, ahÅŸap mobilyalar, gümüÅŸ, bakır, pirinç, cam eÅŸyalar satılıyor. Hemen hanın arkasındaki Koyunpazarı Sokağı, aynı zamanda Çıkrıkçılar YokuÅŸu Sokak. Burada da eski dükkanlarda, Beypazarı bürgüsü, kumaÅŸlar, halılar, bakırlar, antikalar, baharatlar, nakış iÅŸleri ve kıyafetler satılıyor. 18. yüzyılda yapılan Pirinç Han; zamanın padiÅŸahı tarafından ÅŸehirden gelip geçen yolcuların soygunculardan korunması ve geceleri konaklayabilmeleri için yaptırılmış. Zamanın önemli yapıları arasında sayılan ve Ankara'nın ilk ahÅŸap hanı olan Pirinç Han bir avlu çevresinde üç katlı olarak inÅŸa edilmiÅŸ. Han; ahÅŸap karkas yapı sistemli ve içi kerpiç dolgulu olarak, yapıldığı yıllardaki görünümünü bugün de aynen korumaktadır. Ankara Kalesi surlarının hemen altında Koyunpazarı mevkiinde Han, aynı zamanda bulunduÄŸu sokaÄŸa da kendi adını vermiÅŸtir. Osmanlı İmparatorluÄŸunun son zamanlarına kadar Han olarak kullanılan yapı, KurtuluÅŸ Savaşı'nın baÅŸlaması ile birlikte 1921-1942 yılları arasında Müfreze Komutanlığı Karakolu haline getirilmiÅŸtir. 1980'li yıllara kadar içinde pek çok ailenin barındığı Han 1990 yılında restore edilmiÅŸ ve o tarihten bu yana; Antika deÄŸerli eÅŸyalardan, halı kilime, resimden minyatüre, gramofondan gazlı ispirtolu lambalara, bez iÅŸlemelerden eski ahÅŸap mobilyalara, gümüÅŸ eÅŸyalardan eski camlara, porselenden bakıra, pirince ve bunların onarımının yapıldığı bir yerdir.
ÇUKUR HAN:
Çengel Han'la bitiÅŸik olup 18.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu hanlar kalenin Aslanlı Kapısı' nın karşısında yer alıyor. Hanlar cezaevi olarak kullanılmış. Burada Ankara Belediyesince restore çalışmaları yürütülmektedir.
KURÅžUNLU HAN:
Ankara Kalesi' ne giden yol üzerinde bulunan ve Fatih' in sadrazamlarından Mahmut PaÅŸa tarafından 1421 yılında yaptırılmış olan eser, tipik Osmanlı ÅŸehir içi hanlarındandır. Bugün müze olarak kullanılan eseri bulunduÄŸu arazinin ÅŸekline uydurmak için planı biraz yamuk yapılmıştır. Güney yanında bitiÅŸik olan bedesten ve bedestenin dışındaki arasta üzerinde ikinci bir platform teÅŸkil eden han, bedestenle aynı mimari özellikleri göstermekte ve aynı devirde yapılmış olduÄŸu bilinmektedir. Arazinin meyilli oluÅŸu ile, aslında iki kat halinde bulunan hanın altında, ahır ve depoların, arabalıkların konduÄŸu üçüncü kat yapılmıştır. Batı cephedeki giriÅŸ eyvanın her iki yanında arazinin meyline uygun olarak kademeli yapılmış altı dükkan bulunmaktadır ki bunların hepsi beÅŸik tonozludur. BeÅŸik tonozla örtülü giriÅŸ eyvanın iki yanında da yuvarlak kemerli iki hücre yer almaktadır. Eyvanın bitimindeki büyük kapısı basık yay kemerlidir. Hanın iç avlusunun etrafını, dört kenardan payeli kemerlerin teÅŸkil ettiÄŸi revaklar çevirmekte; güney batı kenarda meyilli bir üçüncü katı teÅŸkil eden bodruma, yani ahır ve arabalıklara inmektedir. GiriÅŸ zemininden itibaren iki kat halindeki hanın her iki katında da iç avlu etrafı payeli revaklarla çevrilmiÅŸ olup batı ve güney yönlerde yediÅŸer, diÄŸer iki kenarda altışar paye ve üzerlerde yuvarlak tuÄŸla kemerler bulunmaktadır. İkinci kat revakların üzerinde kirpi saçaklarla nihayetlenen duvarlar kesme taÅŸtandır. KurÅŸunlu Han, Mahmud PaÅŸa Bedesteni ile birlikte günümüzde Anadolu Medeniyetleri Müzesi olarak hizmet veriyor.
SULUHAN:
Hacı DoÄŸan Mahallesi Tekneciler Sokağı ile Sulu Han Sokağı arasında bulumaktadır. 1685 Tarihinde Åžeyhülislam Cevvar Zade Emin Bey tarafından Zincirli Camii' ye Vakıf olarak yaptırılmış olduÄŸu ileri sürülen Sulu Han' a Hasan PaÅŸa Han' ı da denilmektedir. Fakat 1141 Tarihli Vakfiye' de hanın Abdülmerim Zade Mehmet Emin Bey tarafından vakfedildiÄŸi kayıtlardan anlaşılmakta olup, eserin yapılışına ait bir kayıt bulunmamaktadır. Sulu Han, büyük bir araziyi kaplamakta ve iki kısımdan meydana gelmektedir. Birinci kısım kareye yakın dikdörtgen plandaki ortası avlulu ve iki katlı kısımdır ki, bu bölümden sadece doÄŸu ve güney cephedeki dükkanların pek azı günümüze gelebilmiÅŸ; batı ve kuzey cephelerdeki binalar tamamen yıkılarak sadece dış duvarları kalmıştır. Güney tarafı ise yarıdan itibaren tamamen toprak altında kalmış ve kapanmıştır. Kalıntılardan, hanın iç avlusunun dört kenarda payeler üzerine istinat eden sivri kemerli revaklarla çevrilmiÅŸ olduÄŸu anlaşılmaktadır. Revaklar arkasında birer kapı ile revaklara açılan ocaklı odalar sıralanmakta, köÅŸelerdeki hücrelerin kubbeli olduÄŸu anlaşılmaktadır. Hanın esas giriÅŸi batı kenar ortasında bulunmaktadır. Güney uçta arazinin ÅŸekline ve yanında geçen sokaklara uyularak köÅŸeleri peÅŸli ve birinci kısma göre daha dar olan ikinci kısmın bir katlı olduÄŸu görülür. Bunun ortasında muntazam olmayan bir avlu boÅŸluÄŸu kalmaktadır. Halen, tamamen toprak altında kalmış ve büyük bir bölümünün kapalı olduÄŸu görülen ikinci kısmın ahırlar ve depolara ayrıldığı tahmin edilmektedir. Her iki kısımda da hanın duvarları moloz taÅŸtan yapılmış ve bazı yerlerinde taÅŸalr arası derz edilmiÅŸtir. Eski fotoÄŸrafında hanın birinci kısmının avlusu ortasında; bir de köÅŸk mescit bulunduÄŸu görülmektedir. Hanın batı kenarında üç bölümlük küçük bir de arasta bulunmakta olup, her bölüm kalın beÅŸik tonozlarla örtülmekte ve koridorların yanlarında küçük dükkanlar yer almaktadır.
ROMA HAMAMI:
Ulus meydanından Yıldırım Beyazıt Meydanına uzanan Çankırı Caddesi üzerinde caddeden 2,5 metre kadar yükseklikteki bir platform üzerinde bulunmaktadır. Hamamın bulunduÄŸu yüksek platformun höyük olduÄŸu bilinmektedir. Burada 1937 yılında kazılar yapılmış olup höyüÄŸün Frig ve Roma devri katları ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılar sonucunda bulunan hamam binası 1940 - 1943 yıllarında yapılan kazılarla da bütünüyle ortaya çıkarılmıştır. Bugünkü Roma Hamamı olarak adlandırılan bu platformun bir höyük olduÄŸu, en üstte Roma Çağı (kısmen Bizans ve Selçuklu kalıntıları) onun altında Frig Devri yerleÅŸmesinin kalıntıları tesbit edilmiÅŸ bulunmaktadır. 1937 - 1944 yıllarında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bu muhteÅŸem anıtı biri palaestra, öteki kapalı hamam kısmları olmak üzere iki bölümden ibarettir. Burada yapılan kazılarda bulunmuÅŸ sikkeler dayanılarak hamam kazı baÅŸkanı tarafından Caracalla (M. S. 212 - 217) devrine tarihlenmiÅŸtir. Kazı sırasında bulunan diÄŸer sikkelerden anlaşıldığına göre, hamam aÅŸağı yukarı beÅŸyüz yıllık bir süre içinde devamlı kullanılmış ve zaman zaman onarılmıştır. Caracalla Hamamının Çankırı Caddesindeki giriÅŸi, sütunlu bir revak kalıntısını çevrelediÄŸi geniÅŸ bir alana, Palaestraya yani bir güreÅŸ sahasına açılır. Bu revaklı avlunun bir kenarında 32 sütun olmak üzere bütün yüzünde 128 mermer sütun bulunmaktadır. Bugün burada Roma devrinin Ankara'sından toplanan yazıtların oluÅŸturduÄŸu zengin bir kolleksiyon sergilenmektedir. Hamam binaları palaesto kısmının hemen arkasında yer alırlar. Bu yapılar ender rastlanan bir büyüklükte olup, her zaman olduÄŸu gibi Apoditerium (soyunma kısmı) Frigidarium (soÄŸukluk kısmı) Tepidarium (ılık kısım) ve Caldarium (sıcak kısım) bölümlerinden oluÅŸurlar. Tepedarium ve Caldarium bölümlerinin daha geniÅŸ olmasının nedeni kuÅŸkusuz Ankara' nın soÄŸuk kış mevsimi gözönüne alındığında kolaylıkla anlaşılır. Bunlar etrafında ocaktan (külhan) gelen sıcak havanın rahatça dolaÅŸtığı tuÄŸla sütunlardan oluÅŸan bir yeraltı ısıtma tesisatı ile desteklenir ve yukarıdaki odalarda böylelikle ısıtılırdı. Bu yer altı ısıtma tesisi, ocakçıların ateÅŸi körüklemek için geçtikleri bir takım tünel ve geçitleri ile birbirlerine baÄŸlı idiler.
VAKIF HAN:
1928-1930 Yılları arasında Mimar Kemalettin Bey tarafından yapılmıştır. Vakıflar Genel MüdürlüÄŸü 1930-1980 DeÄŸiÅŸik kurumlara kiraya vermiÅŸtir. 1930-1980 1.Ulusal Mimarlık dönemi örneklerindendir. Konut ve ticari merkezi olarak planlandı. Betonarme tekniÄŸinin Ankara' da uygulandığı ilk yapılardandır.
ZAFRAN HAN:
At Pazarı'ndadır. Aslen Kayseri'li olup, Ankara'ya yerleÅŸen Hacı İbrahim bin Hacı Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Vakfiyesi 1512 tarihlerinden düzenlendiÄŸine göre bu tarihlerde yapılmış olmalıdır. Hanın yarısı vakfın ruhuna Cüz-i Åžerif okumak, Lütfi han kapısındaki musluÄŸa bakmak için vakfedilmiÅŸtir. İçinde bir mescit yer almaktadır. Klasik Osmanlı hanları tipinde alt ve üst kattaki hücreleri iç avluya bakmaktadır. Etrafında duvarlarına bitiÅŸik yirmi dükkan yer almaktaydı. 28 Eylül 1806 tarihli bir fıkıh kitabından , hanın 5500 kuruÅŸ sarfedilerek tamir edildiÄŸini, bundan sonra da vakıf ile mülkün birlikte masraf ederek tamir edecekleri öÄŸrenilmiÅŸtir. Bu dönemde, gerek han gerekse etrafındaki dükkanlar iÅŸlek durumdaydı.